Sedir ağacının gövdesinden başlayan hikâye, kesitlere ayrıldıkça tükenmez; biçim değiştirir, dönüşür, yeni anlamlar kazanır. Bizim için sürdürülebilirlik, bu dönüşümün her aşamasında doğaya saygıyla eşlik etmek anlamına geliyor. Sedir torna üretim süreci, her şeyin başladığı yer. Gövdenin tam merkezinden alınan sağlam, yekpare parçalar ahşap Sofra serimizin kalbini oluşturuyor. Bu ahşap masalar, yere yakın bir sadelikle kurulurken, sofranın çevresinde oturulan her anın altına sedirin dayanıklılığını, damarındaki sessiz zamanı yerleştiriyor. Fakat ağacın yalnızca ortasıyla yetinmiyoruz — çünkü bizce bir ağacın kıymeti yalnızca ortasında değil, bütününde saklı.
Artık Değil, Artı: Döngüsel Tasarımın İzinde
Bu anlayışla, torna sürecinden geriye kalan parçaları artık değil, artı olarak görüyoruz. Ahşap Sofra serisinin üretiminden arta kalan sedir blokları, yılın en neşeli dönemlerinden birinde yeniden doğuyor: Ahşap Yılbaşı Ağaçları Serisi. Tornadan çıkan her halka, her konik form, her ahşap kalıntı; usta ellerde birer dekoratif objeye, küçük ama anlamlı bir tasarıma dönüşüyor. Her bir ahşap ağaç figürü, yalnızca yılbaşı ruhunu taşımıyor; doğanın devamlılığına, üretimin bilinçli sürdürülebilirliğine sessiz bir gönderme yapıyor. Minimum fireyle, maksimum özveriyle çalışmak; her parçaya bir hikâye katmak; elden çıkarmak yerine yeniden biçim vermek. Bu yaklaşım, seriler arasında görünmeyen bağlar kuruyor: Ahşap Sofra ile başlayan, yılbaşıyla devam eden, farklı koleksiyonlara uzanan döngüsel bir tasarım anlayışı oluşuyor. Ahşap yılbaşı ağaçları, sadece ahşap sehpa üretiminin devamı değil; malzemenin içinden çıkan ikinci bir hayat. Her biri farklı boyutlarda, formlarda ve tonlarda şekilleniyor. Kimi katmanlı, kimi zarifçe eğimli, kimi ise düz bir minimalizmle anlatıyor kendini. Bu çeşitlilik tesadüf değil; üretim sürecinin doğal sonucu. Her biri birbirine benzemez ama aynı hikâyeye dahildir. Bu farklılıklar, doğallığın ve el işçiliğinin getirdiği zenginliğin birer yansıması. “Atık” olarak tanımlanabilecek hiçbir parça bizde gerçekten atılmaz. Her biri, ileride neye dönüşeceğinin hayaliyle saklanır, tasnif edilir ve zamanı geldiğinde yeniden form bulur. Bugün ahşap masa, yarın ahşap yılbaşı figürü, sonrasında belki bir ahşap sehpa ayağı ya da küçük bir hediye objesi. Bu sürekli dönüşüm, tasarımın yalnızca bugüne değil; geleceğe köklendiği bir üretim biçimidir. Bu döngüsel tasarım anlayışı aynı zamanda zamanla kurulan bir ilişkiyi de işaret eder. Çünkü ahşap, yalnızca bir malzeme değil; bir varlık. Onu işlemek, onunla konuşmak, damarına göre hareket etmek gerekir. Yüzeydeki küçük çatlaklar, düzensiz ton geçişleri, kıvrımlar ve düğümler... hepsi bu hikâyenin karakteridir. Ananas olarak biz, malzemeyle karşılıklı bir anlayış ve sabır ilişkisi kuruyoruz. Bu ilişki, her ürüne kendine has bir ruh kazandırıyor. Sürdürülebilirlik bizim için bir karar değil; bir refleks. Çünkü ağacın hikâyesinin nerede biteceğine yalnızca doğa değil, biz de karar verebiliriz. Ve biz, bu hikâyenin sonuna nokta koymak yerine, her seferinde yeni bir virgül bırakmayı seçiyoruz. Dönüştürerek, ekleyerek, sürdürülebilirliğe yalnızca üretimle değil, yaklaşımla katkı sunarak ilerliyoruz. Bugün bir sofraya eşlik eden ahşap masa, yarın bir yeni yıl kutlamasında yer alan ahşap figür olarak varlığını sürdürebilir. Ve belki bir gün, yeni bir koleksiyonun parçası olarak yeniden doğar. Bizce bu, hem malzemeye hem de yaşama karşı gösterilebilecek en derin saygıdır.